Bu kısa Karadeniz turunu yapmak için biz Trabzon’a uçtuk ve araba kiraladık. Aracımızı Garenta firmasından kiraladık. Günlük 70 TL gibi bir ücreti vardı otomatik araç için, düz vitesler daha uygun fiyatlı oluyor tabi. Bir de Turkcell Sarı Kutu kampanyası vardı, daha da uygun oldu bizim için. Çok güzel rahat rahat gezdik, sadece Sümela’ya çıkarken biraz gerildik çünkü uçurum ve çift şerit olamayacak kadar dar bir yoldan yukarı tırmanmanız gerekiyor. Siz isterseniz kafenin orada bırakabilirsiniz ama bu sefer de dağ tepe bayır demeden yürüyerek yukarı çıkmanız gerekiyor. 🙂 Biz uygun fiyatlı olması için Akçaabat Öğretmen Evi’nde kaldık. Biraz değişik bir deneyimdi, hem uygun hem de daha güzel kalınacak yer bulunabilir. Göya oda+kahvaltı idi ama kahvaltı kahvaltı demeye bin şahit isterdi ki o bin şahidi bulsanız bile kahvaltı demezdiniz bence.
Karadeniz’de 1. Gün
Sümela Manastırı
Sümela yukarıda da bahsettiğim gibi, biraz çıkış yolu ürkütücü bir yer. Tabi üstüne o kadar çıkıp restorasyonda olduğu için göremeyenlerimiz de var aramızda. O yüzden bu talihsizliğimizle bizi başbaşa bırakın, çok şey yapmayın.
Bir de üstüne sis olmasaydı eminiz ki çok güzel fotoğraflar çekmekle yetinebilirdik, ama onu da yapamadık.
Hamsiköy
Burası çok şeker küçük bir köy. Sütlacı meşhurmuş diye bir uğradık. Ben normalde sütlaç sevmem o yüzden ne kadar güzel olduğuyla ya da diğer sütlaçlardan ne farkı olduğuyla ilgili bir yorum yapamam ama hepsini tek başıma bitirdim. 🙂
Zigana Geçidi
Valla benim coğrafyam pek iyi değildi, sözel derslerde hiçbir zaman iyi olmadığım için zaten mühendis oldum. Ama annem coğrafya derslerindeki meşhur Zigana geçidini görmeden gitmem dedi. Sonuç : Bir tarafı karlarla kaplı, öbür tarafı yemyeşil bir manzara.
Akçaabat
Konaklamamızı burada yaptık ama pek gezmedik açıkçası. Sahilde Cemil Usta‘da yemeğimizi yedik. Köftesi de güzeldi onun dışında ikram olarak tatlı geliyor şerbetli fındıklı bir şey. Hafif olduğu için ben çok beğendim. Zaten normalde kahveyi çaya tercih etmeme rağmen her yemek durağımızda bir çay içmeyi eksik etmeyip gerekeni yaptım.
Karadeniz’de 2. Gün
Bugün sabahtan Uzungöl’e gitmek üzere yola çıkıyoruz.
Uzungöl
Burası gerçekten çok hoş, tablo gibi bir yer. Tüm olay bu gölün çevresinde, başka hiçbirşey yok. Ama hayırdır siz Araplar burayı nerden buldunuz demeden edemiyor insan. Öyle bir Arap akını var ki bölgeye, esnafa Arapça kursları açılmış, tabelalar Arapça.. Biraz fazla turistik bir bölge olmuş, gölün etrafı otel dolu. Biz gittiğimizde sezonu değildi tabi bomboştu o da ayrı konu. Güzel bir kuymak yedik ama göl kenarındaki restoranların birinde..
Kiremitli Köprü
Uzungöl’den Rize’ye doğru giderken yol üstünde Kiremitli Köprü’nün yanında bir fotoğraf molası verdik.
Rize
Buraya Rize diye ayrı bir bölüm açtığıma bakmayın, aslında Rize yolumuzun üstüydü ve sadece laz böreği yiyip yolumuza devam ettik. Evet, Ayder Yaylası, Rize temalı fotoğraflar paylaşamayacağız belki ama, size laz böreği için çok güzel bir yer tavsiye edeceğiz. Merkeze arabayı parkettik ve sokaktan insan çevirip en güzelini nerede yeriz diye sorduk, bize Binnaz’ın mutfağı dediler, yakınmış ta, yürüye yürüye gittik.
Kurufasülyeci Hüsrev
Rize’den dönmeden yolumuzu biraz değiştirip çok aç olmamamıza rağmen sanki gurme turuna çıkmışçasına burayı es geçmeyelim dedik. Ve yine yedik.. Sonra paket olarak kurufasülye aldık ama aslında İstanbul’da da şubeleri varmış o yüzden asılnda gerek yokmuş.
Trabzon
Ayasofya
Uzun zaman müze olarak ziyaret edilen Ayasofya, artık cami olarak kullanılıyor. İçindeki freskler gerçekten çok güzeldi.
Karadeniz’de 3. Gün
Bugün son günümüz, akşam uçağıyla dönüyoruz. O yüzden toparlanıp yine yollara düştük ve önceki gün kaybolduğumuzdan bulamadığımız Atatürk Köşkü’ne doğru yola çıktık.
Trabzon
-Atatürk Köşkü
Birkaç kez kaybolsak ta – yollar biraz karışık her yönden araba geliyor, her araba her yöne bağlanabiliyor, biz de nereye döneceğimizi şaşırdık- tepelere tırmana tırmana buraya varıyoruz ve iyi ki gelmişiz diyoruz. Atatürk’ün Trabzon’u ziyaretinde görüp çok beğendiği bu köşk, sonrasında ona hediye edilmiş ve bir sonraki gelişinde burada kalmış. Köşkün kendisi güzel, içi güzel, bahçesi güzel gerçekten beğenilmeyecek gibi değil. Trabzon’a gelindiğinde kesinlikle ziyaret edilmeli.
Tarihi Kalkanoğlu Pilavi
Son günümüzü Trabzon’un merkezinde geçirmeye karar verdik. Çarşısında biraz dolaştıktan sonra karınlar acıkınca soluğu Tarihi Kalkanoğlu Pilavı’nı yemek üzere şurada aldık. Pilav deyip geçmeyin gerçekten çok lezzetliydi. Fotoğraftaki az porsiyon bu arada, normalde daha fazla geliyor merak etmeyin.