- Sınırdan geçiş : Cuma akşamı saat 7.30 gibi İpsala kapısına vardık. Sırada önümüzde sadece 2 araç vardı. Bu arada tırlar kenarda bekliyor siz arkasına sıraya falan girmeye kalkışmayın baya yanlarından basıp geçin. Hemen pulları alıp sigortamızı yaptırdık ( Arabayla yurtdışına çıkmak yazımız ) ve göz açıp kapayıncaya kadar kendimizi Yunanistan’da bulduk. Dedeağaç sınırdan sonra sadece 30 km olması sebebiyle kısa bir haftasonu tatili için ideal bir yer.
- Konaklama : Dedeağaç’ta Marianna Hotel diye bir yerde kaldık. Biraz gürültülü bir bölgedeydi, uykunuz hafifse başka bir yer tercih edebilirsiniz ama 1 gece için gayet uygun bir oteldi bence. Otopark olmadığı için biz bulduğumuz bir sokağa bıraktık. Park etmeden önce park yapılmaz tabelası olup olmadığını mutlaka kontrol edin. Biz bir önceki araba maceramızda aracı çektirttiğimiz için bu konuda fazlasıyla hassaslaştık.
Ye :
- Kahvaltı : Kahvaltı için Salgamis Bakery’i tercih ettik. Kahve, kruvasan, peynirli börek, simit vb. hamur işlerini bulabilirsiniz. Buna alternatif olarak aklımızdaki yer Delicious Patisserie idi. Bu iki pastane de otelimize çok yakındı.
- Akşam yemeği : Akşam yemeği için daha öncesinde annemin gidip denediği şuraya gittik. Greek salad, cacıkili kabak kızarma, kuzu pirzola ve yarım litre şarap için 30€ hesap ödedik. Yanda sağdaki tatlılar ikram 😱 Yemekler lezzetliydi ama bu sefer pirzola çok kemikliydi belki onun dışında başka birşey deneyebilirsiniz ama kabak ve tatlı kırmızı şarabı kesin deneyin derim.
Alışveriş :
- Market : Makri’ye doğru giderken yolumuzun üstünde Lidl market vardı. Birkaç Avrupa şehrinde olan bu market zinciri bizdeki Bim gibi. Burada otopark alanında bile bir sürü Türk plakalı araç vardı. Marketin içinde de öyle. Sanırım alışveriş için geliyor insanlar buraya. 🙂 Sepetine çeşit çeşit peynir dolduranları gördüm. Ben yurtdışındaki corn flakes çeşitlerini çok merak ettiğimden 2 çeşit aldım. Fiyat karşılaştırması yapmanız adına bir kutu 2,3 Euro gibi birşeydi.
- Jumbo : Burası sonsuzluğa uzanan bir ıvır zıvır dükkanı. Tahmin edeceğiniz üzere Türk’lerin istila ettiği başka bir mağaza daha. Ben çok fazla alacak birşey bulamadım fakat yılbaşı dönemine denk geldiğimiz için o konseptte çok fazla şey vardı. Dönüş yoluna geçtiğinizde bir uğrayabilirsiniz ama vaktiniz yoksa çok değmez.
Gez :
- Makri köyü : Köyün meydanında bir kahve içtik. Çok fazla sokak köpeği vardı ama hepsi de cins köpekti ve çok sevgiye muhtaçlardı 🙁 Sezon bittiği için limanda sadece balıkçılar vardı ve bu aşağıdaki çocuk vardı. Makri köyüne doğru giderken deniz sezonunda gittiğinizde uğrayabileceğiniz plajlardan da geçiyorsunuz. Yazın gittiğinizde aklınızda bulunsun. 🙂
Fotoğrafını çek :
- Deniz feneri : Alexandrapouli’nin sembolü deniz feneri, deniz kenarında yürüyüşe çıktığınızda görmemeniz imkansız. Akşam yemeğine giderken de önünden geçtik.
- Kilise : Makri’ye giderken yukarıdaki kiliseyi görebilirsiniz. Alexandroupoli’de fotoğraflanabilecek nadir yerlerden bir tanesi.