Yeni Başlayanlar için Bahreyn

  1. Kısaca kendinden, eğitim ve iş hayatından bahseder misin?

Ben Kübra. 33 senelik hayatımın 19 senesini İzmir’de, 11 senesini de İstanbul’da geçirdim. Son 3 senedir ise Bahreyn’de yaşıyorum. İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı mezunuyum, genelde pazarlama ve reklam alanında çalıştım. Son 4 senedir aktif olarak ilgilendiğim bir seyahat blogum var. Şimdilerde uluslararası bir reklam ajansında müşteri temsilcisi olarak çalışmaya devam ediyorum.

  1. Kendini nasıl Bahreyn’de buldun? Süreç senin için nasıl gelişti?

Aklımın ucundan bile geçmezdi açıkçası. Tamamen eşimin işi dolayısıyla geldik. O, çalıştığı şirketin Suudi Arabistan şubesine terfi olunca mecburen bu tarafa taşınmak zorunda kaldık. En büyük şansımız, ofisinin Bahreyn sınırına çok yakın olması. Bu sayede Suudi Arabistan yerine Bahreyn’de oturabiliyoruz.

Buraya taşınmadan önce ülke hakkında en ufak bir fikrim olmadığı için karar verip yola çıkmakta çok zorlandım. Onun yanı sıra, işin içinde Suudi Arabistan olunca işler öngörülemeyecek şekilde ilerleyebiliyor. Maalesef diğer ülkelerde olduğu gibi ailecek göç edebilme durumu yok. Önce çalışan kişinin gidip oturma izni alması lazım, daha sonra ailesine vize ve oturma izni başvurusu yapabiliyor. Bizim tüm bu süreç yaklaşık 4 ayda tamamlandığı için bu süreyi sadece evde bekleyerek geçirmek zorunda kaldım mesela.

  1. Gitmeden önce ve gittiğinde nasıl bürokratik süreçlerden geçtin?

Hızımı alamayıp bu soruya önden cevap vermişim:) Bahreyn ilk sene bürokratik açıdan pek zorlamadı açıkçası. Geçtiğimiz seneye kadar Türklere vize uygulaması yoktu, o yüzden 1 sene boyunca -garip biliyorum- ama oturma izni olmadan yaşadım. Burada şöyle bir uygulama var, Suudi Arabistan’da çalışan beyaz yakalıların aileleri Bahreyn’den oturma izni alabiliyorlar. Yani 2 sene öncesinde böyle bir fırsat vardı ama şu an politik sebeplerden dolayı Türklerin çalışma ve oturma izni alması çok çok zorlaştı. Neyse.. O dönemde bu uygulamadan faydalanarak geç de olsa bir şekilde oturma izni sahibi olduk.

Gitmeden önce yaşadığım tek sıkıntı köpeğimizi taşımaktı çünkü gerçekten konuyla ilgili bilgi sahibi birilerine ulaşamadık. Onun belirsizliği ve yaşattığı stresi o kadar büyüktü ki diğer hiçbir zorluğu önemsememiştim.

 

  1. Adaptasyon sürecin nasıldı? Seni zorlayan şeyler oldu mu? Hayatında neler değişti?

Biraz karakterle alakalı olabilir, ben adapte olmakta gerçekten hiç ama hiç zorlanmadım. Taşındıktan bir ay sonra sanki yıllardır bu ülkede yaşıyormuşum gibi hissediyordum.

Alışkanlıklarıma da hiç bağlı değilmişim; “Çay yok mu? Tamam, içmem. İzmir tulum peyniri yok mu? Tamam, başka peynir yerim.” diye diye kısa sürede Türk kahvaltısını bile unuttum 🙂

Elbette zorlandığım noktalar oldu. Mesela, Bahreyn bize göre oldukça pahalı bir ülke. Neredeyse bütün ürünler ithal olduğu için fiyatlar çok yüksek. Her market alışverişi sonrası göğsüme bir öküz oturuyordu. Yaz sıcağını da hafife almayayım, 3-4 ay boyunca gönlümce dışarıda yürüyememek bayağı bunaltıcı olabiliyor.

Türkiye’deyken toplu taşıma kullanmayı çok severdim. Bahreyn’de toplu taşıma yok gibi bir şey. Hayatımdaki en büyük değişiklik bir araca bağımlı yaşamaya başlamak oldu sanırım.

Diğeri ise daha sık seyahat edebilme özgürlüğümüz. Yıllık izinler 1aya kadar çıktığı için her ay kısa süreli kaçamaklar yapabiliyorduk Covid başlayana kadar.

  1. Peki en çok özlediğin şey ne?

Kalabalık ve dinamik caddeleri çok özlüyorum. Bahreyn o yönden çok sakin ve tenha bir ülke. Ama en çok hafta sonu sabah erkenden kalkıp ormanda yürüyüş yapmayı özlüyorum sanırım.

 

  1. En çok merak edilen şeylerden biri de insan ilişkileri. Arkadaşlık ilişkileri nasıl? Komşuluk var mı komşuluk? 🙂

En şanslı olduğumuz konulardan birisi de bu. Bahreyn’de yerlisi, yabancısı herkes son derece cana yakın ve arkadaş canlısı. Göçmen sayısı çok fazla olduğu için insanların birbiriyle iletişim kurması aşırı kolay oluyor. Tek bir kültürün sınırlarına bağlı kalmadan, farklı milletten bir sürü insanı bir arada görebiliyoruz. Komşuluk da çok yaygın, hele ki compound’larda ve hele ki çocuğunuz varsa…Fakat ben komşuluk konusunda biraz yabanım, ilişkiyi selamlaşma düzeyinde tutmak işime geliyor 🙂

 

  1. Bahreyn’de en sevdiğin semt/bölge?

Çok farklı türde, birbirinden şahane restoranları ve barları bulduğumuz ve bir sürü insanı gördüğümüz Adliya favorim.

  1. Bahreyn’de en sevdiğin kafe/restoran/bar?

Çok fazla var 🙂 Yöresel kahvaltı için Naseef, yöresel yemek için Villa Mamas, suşi için Mirai, İtalyan mutfağı için Otto ve Fatto, Orta Doğu mutfağı için Lumee Street, günün her saati için favori kafem Nomad, barlardan da en çok JJ’s, Cantina Kahlo ve Iris’i severim.

  1. Oraya geldiğimizde neyi yapmadan dönmeyelim?

Türkiye’den geliyorsanız bir Arabic Coffee içmeden dönmeyin. Bir de Kral’ın Deve Çiftliğine ziyaret diyeceğim; en popüler yeri değil ama en sevdiğim yer olduğu için.

10.Lokaller neler yapmaktan hoşlanıyor? Birisinin oralı olduğunu nereden anlarız? 🙂

Burada yerel halk mezhebine göre ikiye ayrılıyor, bu farklılık yaşam tarzlarına ve alışkanlıklarına da yansıyor elbette. Fakat hepsinin ortak yanı nargile içmek diyebilirim sanırım. En belirgin özellikleri ise yemeği akşam 9.00’dan sonra yemeleri.

Bonus:Korona günlerinde uzakta olmak nasıl bir şey? Nasıl etkilendin?    

Korona bizim hayatımızı etkileyeme başlayalı neredeyse 1 sene oldu. Bu süre zarfında her ay farklı bir duyguya büründüm. Bir ay Türkiye’de olamadığım için hüngür hüngür ağlarken diğer ay “Oh bee, iyi ki Bahreyn’deyiz.” dedim. O yüzden net bir şekilde ifade edemiyorum, psikolojimiz bozuldu, orası kesin. Evden çıkamamak, seyahat edememek ve belirsiz bir geleceğe doğru yol almak hepimizi benzer şekilde etkilemiştir ama Bahreyn’de yaşayan birisi olarak değerlendirecek olursam acil bir durumda ailemin yanına hızlıca gidemeyecek oluşum hâlâ beni tedirgin ediyor.

Kübra’nın seyahatlerini ve Bahreyn’deki deneyimlerini Instagram’da takip etmeyi unutmayıın. @kurumsalturist

Bir de röportajın başında da bahsettiği dolu dolu bir blogu var. https://www.kurumsalturist.com/

Author: Dilhan

Dilhan 1990 yılında Eskişehir’de doğdu ve gözleri çekik. İlkokul yıllarında çok fazla japon şakalarına maruz kaldı ama henüz Japonya’ya gidemedi. Onun yerine Erasmus’la Torino’ya gitti ve Avrupa’yı gezdi. Bu sırada Bilgisayar Mühendisliği’ni bitirmeyi başaran Dilhan, yine Koç Üniversitesi'nde MBA eğitimini tamamladı. Şu an çocuklara piyano dersi veriyor ve bir bankada IT departmanında çalışıyor. En büyük hayali ise bir koalaya sarılmak :)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir