Yeni Başlayanlar için Barselona

1. Kısaca kendinden, eğitim ve iş hayatından bahseder misin?

Merhaba! Ben Mimoza, 28 yaşındayım ve 5 senedir Barselona’da yaşıyorum. Anaokulundan liseye kadar İstanbul Enka Okulları’nda okuduktan sonra, üniversite eğitimim için İngiltere’nin Bournemouth şehrine gittim. Etkinlik Yönetimi (Events Management) okudum, bir sene Londra’da bir turizm şirketinde çalıştım. Mezun olduktan sonra İstanbul’a dönüp farklı etkinlik organizasyonlarında çalıştım. Ardından hem İspanyolca öğrenmek, hem de Master yapmak için Barselona’ya geldim. Tabi bunu söylemeden geçemeyeceğim, çok şanslı ve müteşekkirim ki bu fırsat bana ailem tarafından verildi. Bir sene kalıp dönmek üzere geldiğim Barselona’da, biri İspanyolca olmak üzere 2 Master bitirdim (Uluslararası İşletme ve Dijital Pazarlama üzerine) ve eğitimim esnasında, 5 yıldızlı bir otelde Yiyecek & İçecek müdürünün asistanlığını yaptım. Yaklaşık 2 senedir, İspanya Portekiz ve Fransa seyahatleri düzenleyen bir turizm şirketinde çalışıyor ve kişiye/gruba özel seyahatler planlıyorum. Bunun dışında müzik hayatımın çok büyük bir parçası, boş zamanlarımda keman, gitar ve ukulele çalıyor, şarkı söylüyorum 🙂 Seyahat etmeyi, yeni insanlar tanımayı, güzel yemek yemeyi ve müzik yapmayı çok seven bir kızım!

2. Kendini nasıl Barselona’da buldun? Süreç senin için nasıl gelişti?

Üniversitemin üçüncü senesinde yaptığım İnterrail seyahatinde ilk defa Barselona’ya gelmiş ve çok sevmiştim. “Burası tam benlik bir şehir!” diye düşündüğümü hatırlıyorum! Mezun olduktan sonra zaten Master yapma fikri aklımda vardı, annemin de koyduğu İspanyolca öğrenme şartıyla Master’ı Barselona’da yapmaya geldim! Barselona’nın en iyi okullarından birine, EADA’ya girme hakkı kazandım ve Barselona’daki hayatım böyle başladı!

3. Gitmeden önce ve gittiğinde nasıl bürokratik süreçlerden geçtin?

Of, ne siz sorun ne ben söyleyeyim! Daha doğrusu Barselona’ya gitmek çok zor olmadı, çünkü sonuçta öğrenci vizesiyle öğrenci olarak geliyordum. Ancak ondan sonraki süreç çok zorlayıcı oldu. Bir sene okuyup, bir sene staj yaptıktan sonra, çalıştığım otel beni işe almaya niyet etti ancak bana sponsor olup bana iş vizesi çıkartma işlemine girmek istemediler. O dönemde çok iş aradım, etrafa sordum ancak kimse bu sponsorluk işine yanaşmadı. “Highly Qualified Employee” olarak işe alınmak için, işe girdiğiniz şirketin, Avrupa’da o işi yapacak sizden başka kimseyi bulamadığını kanıtlaması gerekiyor, ki bu da zor bir şey. Ancak üç sene öğrenci olarak geçirdiğiniz takdirde, bu kıstas ortadan kalkıyor ve herhangi bir şirket sizi işe alabiliyor, tabii yine de vize başvurularını sizin için yapmak kaydıyla. Ben de 2 Master ve bir staj ile 3 seneyi öğrenci vizesiyle geçirdikten sonra, şu an çalışmakta olduğum ve Türk müşterilerle çalışan bu şirkette işe girmeyi başardım.

4. Adaptasyon sürecin nasıldı? Seni zorlayan şeyler oldu mu? Hayatında neler değişti?

Açıkçası adaptasyon sürecim hiç zor olmadı Barselona’ya gelişimde! 🙂 İlk defa İngiltere’ye üniversite okumaya gittiğimde, ilk haftalarda sınıfımdaki İngilizlerle kaynaşmak çok zor olmuştu, onu hatırlıyorum. Herkes ilk haftanın sonunda kendine bir grup edinmiş, ben kendime bir grup bulamamıştım. Fakat sonra herkesle konuşmaya başlayıp, herkese kendimi tanıttıkça, bir bakmıştım, tek bir grubum yok, bütün gruplara dahilim!

Her iki şehirde de, okul amaçlı geldiğim için, arkadaş edinmek zor olmamıştı. Böyle durumlarda gerçekten çekingen olmamak gerekiyor, sonuçta herkes aynı gemide, gidip “Merhaba!” dedikten sonra, inanın gerisi çok kolay!

Zorlayan tek şey ise her şeyi kendi kendime yapmak, her durumda kendi başımın çaresine bakmak zorunda kalmak olabilir ama bu bence zorlayıcı değil de, daha çok insanı geliştiren şahane bir fırsat!

5.İspanyolca bildiğinden bahsettin. Seni takip edenler olarak da biliyorduk zaten
🙂 Peki İspanya’da yaşamak ve iş bulmak için dil engeli var mı? Yoksa İngilizce yeterli oluyor mu?

İspanyolca öğrenmek, hayatınızı çok kolaylaştırıyor. Tahmin edilenin aksine, burada çok kişi İngilizce konuşmuyor bu nedenle İspanyolca bazı noktalarda hayat kurtarıyor. İş bulmak konusunda ise, tamamen sektöre bağlı. Dijital pazarlama, satış ve finans konularında İspanyolca bilmeden iş bulan ve halen çalışmakta olan çok arkadaşım var. Ancak tahmin edersiniz ki turizm gibi bir sektörde veya İspanya’da yapılacak satış işlerinde, İspanyolca şart oluyor, ki bunun içine Barselona’da bazen Katalanca bile giriyor! Barselona, Madrid gibi büyük şehirlerde İspanyolca bilmeden yaşanır ama açıkçası bana sorarsanız bence buna yaşamak denmez, çünkü yaşadığınız yerin dilini öğrenmezseniz, oranın kültürünü, geçmişini, yaşam stilini de öğrenmemiş sayılırsınız.

6. Peki en çok özlediğin şey ne?

En çok özlediğim şey kesinlikle yemekler! Her türlü ev yemeği, börek, mantı, tatlı… İngiltere’de güzel Türk restoranları vardı ama ne yazık ki burada hiç yok! Yemeklerden önce ailemi özlediğimi söylememe gerek yok herhalde… 🙂

7. En çok merak edilen şeylerden biri de insan ilişkileri. Arkadaşlık ilişkileri nasıl? Komşuluk var mı komşuluk? 🙂

Hahahaha 🙂 Ben Barselona için konuşabilirim, Katalanlar aslında kapalı insanlar. Çok arkadaş grubu dışına çıkmayan hatta kendi arkadaş gruplarını bile karıştırmayan insanlar. Bu tabi ki bir genelleme ama, gerçekten çok konuşulan bir genelleme. Bu nedenle onlarla sıkı dostluk kurmak, uzun zaman alır…

Yabancılar genellikle kendi aralarında daha kolay iletişim kuruyor ve arkadaş oluyorlar. Ben şanslıyım ki okullarımdan tanıdığım çok yakın Katalan arkadaşlarım var, burada yaşarken edindiğim, İspanya’nın diğer yerlerinden gelen İspanyol arkadaşlarım da var. Ama geri kalan bütün arkadaşlarım ya yabancı ya da Türk! Komşuluk ise, pandemide daha da çok güçlendi sanırım. İnsanlar ilk defa karşı komşularını tanır ve süpermarket alışverişlerinde birbirlerine yardım eder halde geldiler!

8. En sevdiğin semt/bölge?

En sevdiğim semt sanırım Gracia! Katalanlığını çok korumuş, kendini hala Barselona’dan bağımsız hissetmeye devam eden (eskiden ayrı bir köymüş), küçük dükkanlarla, cafelerle, meydancıklarla dolu bir mahalle!

9. En sevdiğin kafe/restoran/bar?

En sevdiğim restoran kesinlikle La Pepita (dua ediyorum pandemiden sonra inşallah kapanmaz diye…), güzel bir brunch için cafe Can Dende (pancake’leri efsane) ve akşam yemekten önce veya sonra bir şeyler içmek için de La Confiteria!

La Pepita
Can Dende
10. Oraya geldiğimizde neyi yapmadan dönmeyelim?

Sagrada Familia’nın içini gezmeden, deniz kenarındaki restoranların birinde paella yemeden, Gaudi’nin evlerini dışardan görmeden dönmeyin!

Sagrada Familia
Pez Vela’da Paella
11. Lokaller neler yapmaktan hoşlanıyor? Birisinin oralı olduğunu nereden anlarız? 🙂

Lokaller, turistlerin gittiği havalı yerlerden ziyade genellikle her köşede bulunan lokal barlarda takılıyor, sabahları sütlü kahve (cafe con leche), akşam yemeklerinden önce de bira içiyor. Öğle yemeklerinden önce vermut içiyor, Pazar öğlenleri aileleriyle bir araya gelip paella yiyor ve saatlerce o masadan kalkmıyor, “sobremesa” denilen uzun sohbetlere dalıyor!  Birinin buralı olduğunu ise bence sadece Katalanca konuşup konuşmadığına bakarak rahatlıkla anlayabilirsiniz! J

Bonus: Korona günlerinde uzakta olmak nasıl bir şey? Nasıl etkilendin?

Koronanın ilk aylarında, beni İnstagram’dan takip edenler bilir, evde baya keyifli vakit geçirdim! Bütün hayatımı bir küçük odaya sığdırdım, uzun zamandır vakit bulamadığım ve yapmak istediğim her şeyi yaptım! Her gün bir şarkı söyledim, felsefe okudum, yemek yaptım, spor yaptım, yoga yaptım, dans ettim. Sonbaharda ise karantinaya ayak uydurmak o kadar da kolay olmadı, “yine mi” düşüncesiyle boğuştum biraz ama kendi kendimi o kuyudan çıkarmayı başardım! Şimdi hala evden çok çıkmıyoruz, her yer kapalı, bu nedenle yapacak çok bir şey yok  ama keyfim ve sağlığım şükür ki yerinde.  Yılbaşını da ailemden uzak geçirmek biraz zorladı ama en yakın zamanda onları ziyarete gideceğim!

 

Süper fotoğraflar ve röportaj için teşekkürler Mimoza!

Mimoza’yla Instagram üzerinden tanıştık. Kendisinin @mimozaeverywhere adında çok pozitif bir instagram hesabı var. Ayrıca Barselona’yla ilgili de bol bol içerik bulabileceğiniz bir youtube kanalı da var. İkisini de takip etmeniz için buraya bırakalım 🙂

Youtube : https://www.youtube.com/user/limonmimo

 

 

Author: Dilhan

Dilhan 1990 yılında Eskişehir’de doğdu ve gözleri çekik. İlkokul yıllarında çok fazla japon şakalarına maruz kaldı ama henüz Japonya’ya gidemedi. Onun yerine Erasmus’la Torino’ya gitti ve Avrupa’yı gezdi. Bu sırada Bilgisayar Mühendisliği’ni bitirmeyi başaran Dilhan, yine Koç Üniversitesi'nde MBA eğitimini tamamladı. Şu an çocuklara piyano dersi veriyor ve bir bankada IT departmanında çalışıyor. En büyük hayali ise bir koalaya sarılmak :)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir